Yağmadım, geldim!

Bazen sen de kafanın örümceklendiğini hissediyor musun? Ben hissediyorum...Bağzı odalar var orda, çok girip çıkmadığım.  Havasız, rutubetli bodrum katları gibi. Hadi itiraf edeyim, fareler de cirit atıyor üstelik. Hatta içlerinde bağzı namussuzlar var; na bu kadar çam yarması gibi. Hayır neyle besliyorsun orda kendini? Bir gram peynir atıyorsam önlerine allah belamı versin. Sonra kırk yılın başında kafamı uzatıp şöyle bir bakacak oluyorum, istemeye isteme. Merak işte. Halbuki yedi yaşından beri biliyorum.  Birinci sınıfta arkamda oturan Oğuz öküzünden duymuştum ilk. "Çok merak iyi değildir, insanın başına ne gelirse ya meraktan ya yaraktan gelirmiş kızıımmm" demişti. Neyse uzattım. Girdim işte dün bir tanesine. Önce biraz sağa sola bakındım, sonra yerdeki halıyı kaldırdım. Allahım ben nasıl bir pasaklıyım! Ne bulursam ittirmişim altına. Hayır üstünü örtünce onlar ordan kaybolacak mı sanıyorsun geri zekalı? Kaybolmuyor...Her şey sakladığın,  üstünü örttüğün o örtünün altında öylece bekliyor seni. Geleceğinden emin. Özgüven aşısı yaptırmış belli! "Geleceksin, yüzleceşeksin benimle!" diyor. "Çürüsem de koksam da burdayım işte, yok öyle yağma" diyor. Yağma? Bilmiyorum...neyse işte yağmadım diyelim. Biraz geç oldu ama; yağmadım, geldim.

Bana ne yapmayı düşünüyorsun?



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Peki'yi kim icat etti?

ERTUĞRUL ÖZKÖK: CENAZEM KİLİSEDEN KALDIRILSIN İSTİYORUM!

Rötarlı: Grinin Elli Tonu